8 Haziran 2010 Salı

Uzanabildiği yerr

Anne, dışarıda alışverişteydi.
İki buçuk yaşındaki kızlarına, baba göz kulak oluyordu.
Aslında bu, pek de zor bir şey değildi.
Hatta hiç değildi!
Afacan şey, halının üzerinde “çay seti oyuncağı”yla oynarken, baba da koltuğunda gazetesini okuyor, arada sırada çocuğun kendisine çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla ikram ettiği suları, afiyetle çay niyetine içerek, oyuna iştirak ediyordu.
Derken anne, eve geldi.
Baba, anneye “Sus!” işareti yapıp, kızlarını izlemesini istedi.
Bu çok şirin hareketini, annenin de görmesini istiyordu.
Anne, minik kızın, elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini bir süre seyretti.
Sonra gayet sakin bir tavırla, elindekilerle mutfağa geçerken, eşine seslendi:
“Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi!”
*
Bu yazıdan çıkan sonuç:
1-) Anneler, çocuklarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir.
2-) Babalar, çocuklarına dair birçok şeyi bilmez ama onlar da çok sever

Dogum Günü Hediyem

Beni düşünmen için;müziğim,sözlerim,sesim,gözlerim.Biraz hırcınlıgım,uzak kalışım,görmezlikten gelişim.
Nasıl unutabılırım kı hafızıma kazıdım kucaklayısını.
Yagmur artık benım adım.80 li yıllar,yagmurlu,serin bır hazıran ortası gelmişim dünyaya.Aileye gelen 4.kız bebek.Adım belliymis,erkek kız fark etmez.
Ablam koymuş adımı,nurlar içinde uyusun.Ben nasıl bebegımden esirgeyebilirim ki onun ismini.
Hava serınmıs oldukca.İnanılması güç degil mi haziran ortası.
Küçügüm diye soba bile kurulmuş,nazlılıgın burdan mı geliyor acaba ?
Beni kucagına ilk alısın degıl ne de ilk dokunuşun beni heycanlandıran.
Sabahın köründeyiz, deli gibi yagmur.Ayagıma ıslenmıs,tüh diyorum.Bilsem birazdan olucakları suyun içine atlayıp sırılsıklam olurdum.
Yokuş asagıya akan delıce su,,,Elımde pembe şemsiye,ikimizi alıyorum içine.Bir sana bakıyorum bir suya
Birazdan ayrılacagız,sesin beni söylemeyecek,dokunamayacagım yüzüne,uzun bakamayacagım gözlerine.Bir su bir sen ,,,tüh,,,,
Sesin,sarıl boynuma diyor.Atlıyorum kollarına sokaktayız.Yagmur,şemsiyem,insanlar,taksiler,,,şahit kollarındayım.Karşı kaldırıma geçiyoruz,gözlerim fal taşı gibi
agzım açık,şaşkın.
Bırakıyorsun yavaşca toparlanıyorum devam ediyoruz yola.Nerde diyorsun servisi tarif ediyorum.Sen düz ilerle ben soldan gidiyorum.
Şemsiyiye sana vermeyi teklif ediyorum,ihtiyacın yok saçaklar ne güne duruyor.
İyi bak kendine diyorsun.Sende
Hızlıca ilerliyorum,inanmıyorum sana.İki cadde arasında derin bir yokuş,evler dizilmiş yokuş boyunca.Seni görebileceğim iki ara sokak.
Sana bakıyorum karşı cadde sen,hızla ikinci ara sokak ordada varsın.Minik bir oh diyorum,yagmur dinmiş içimde.
Artık meydandayız seni görebiliyorum.Beni görebilmen için yürüyorum yolun ortasından pembe şemsiyem.Sırılsıklam olmuşum.

7 Haziran 2010 Pazartesi